Haber

Sancar: Hile ve hurdaya çıkarmalara rağmen toplum değişim arzusunu ortaya koydu

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Cumhurbaşkanlığı seçiminin bir referandum olduğunu söyledi. Sancar, Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu’nu değişim iradesi olduğu için tercih ettiklerini belirtti.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, TELE1’de Zeynel Lüle’nin Gündem Özel programına konuk oldu. Sancar, Milli İttifak’ın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ve Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın ortasında protokole itirazlarını anlattı. Sancar, kayyum unsuruna “şiddetle” karşı çıktıklarını belirtti. Sancar, görevden alınan belediye başkanının belediye meclisi tarafından değiştirilmesi gerektiğini vurguladı.

Sancar, AK Parti iktidarının toplumda değişiklik istediği için kara propagandalarına rağmen birinci tipte kazanamadığını belirtti. Değişim istediğini belirterek, farklı toplumsal kesimlerde farklı tepkilerle ortaya çıktı, “Örneğin kendini milliyetçi görüyor ve milliyetçi bir üslupla itirazını getiriyor. Bu benim anlayışıma uygun olmayabilir ama onu anlamakla yükümlüyüm.” söz konusu.

İkinci tür cumhurbaşkanlığı seçiminin referandum olduğunu ve Kılıçdaroğlu’nun değişim arzusunu temsil ettiğini vurguladı. Sancar, Kılıçdaroğlu’nu desteklediklerini, çünkü mevcut rejimden yana olmanın HDP’yi inkâr edeceğini açıkladı.

Sancar özetle şunları kaydetti:

“PROTOKOLDEKİ HÜKÜMLERE ŞİDDETLİ İTİRAZIMIZ VAR”

“HDP’de karar sistemleri o kadar kolay değil. Meclislerimiz var ama bazı partilerde bu kurallar yok. Bileşen partilerinden oluşuyoruz. Artık bir karar alınacağı zaman kararın heyetlerde tartışılması gerekiyor. Bunu hızlı bir şekilde yaptık. Tartışmaları yürüttük, masaya gelen bahisleri ve sosyal medyayı konuştuk. Tercih ilişkilerimiz birlikte gerçekleşti.

(Özdağ-Kılıçdaroğlu protokolü) Tabii protokolde en çok yaşanan konu kayyum sorunu, oradaki ifadelere itirazlarımız var. Güçlü bir itirazımız var. Kayyumu sadece iktidarın HDP’li belediyeleri gasp etmesi olarak görmüyoruz. Bu bir demokrasi sorunudur. Halkın iradesine aykırıdır.

“Kayyuma karşı çıkmayan anlayış demokrasiyle bağdaşmaz”

Kayyuma karşı çıkmayan bir anlayışın demokrasi ile bağdaşmayacağı açıktır. Bu formülde Altı Tablo’nun mutabakat metnine yaklaştırdığına dair yorumlar var. Ancak yargı kararıyla da olsa belediye meclisi başkanını seçimle belirliyor. Protokolde devlet yetkililerinin de yer alacağı belirtiliyor. İtiraz ediyoruz ve karşı çıkıyoruz. Yıllardır yapıyoruz. Yıllardır bu anlayışa karşı mücadele ediyoruz, edeceğiz.

Buradan seçimde tavrımızı değiştirecek bir karara mı gitmemiz gerekiyor? Tartıştığımız şey buydu. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denen bu ucube rejim 2018’de geldi. Birinci basamakta birinci tercih bitti ve yaşadığımız tartışmalar artık yaşanmıyor.

“Demokrasinin çöktüğünü kimse inkar edemez”

Bu sistemin ikinci tercihi, ikinci tipe bırakılınca garipsemede kaldı. Sistemin yarattığı handikaplar var. Devletin kendi kurduğu tuzaklar da var. İlkeli bir siyasi duruş sergilemeyi esas alıyoruz.

Bu sistem 21 yıldır adım adım inşa ediliyor. Türkiye felaketin eşiğinde. Demokrasinin çöktüğünü kimse inkar edemez, sadece birkaçı muhtemelen bundan zevk alıyor. Hukuk yok, yargı bağımsız değil. Birkaç çökme alanı var. Ekonomik kriz var. Bu bir çöküş ve halkı eziyor. Sistem her alanda insanların üzerine çöküyor. Biz açıkça bu rejime karşıyız. Bu verilere dayanarak bu rejime karşı tavır aldık.

‘REJİM BÜTÜN BİR GÜVENLİK SİSTEMİ HALİNE GELDİ’

Sadece terör değil, tecavüz, yolsuzluk da… Mahkemeden suç işleme kararı çıkan bir belediye başkanının görevden alınması anlaşılır bir şey. Bu demokratik bir hukuk devletinde olur. Mevcut sistemde yargı kararına gerek yok, soruşturma açıldığında İçişleri Bakanlığı tarafından randevu veriliyor. Bunun bir açıklaması yok.

Protokol metnindeki şeyi ikiye ayırabilirsiniz. Böyle bir yargı kararı olsaydı, başına “Bağımsız ve tarafsız kılınan yargı tarafından” eklenseydi daha doğru olurdu.

İkincisi, bir devlet görevlisinin atanması asla kabul edilemez, seçilmiş bir organ vardır. Belediye meclisi var. O meclis yeni belediye başkanını seçer. Bu protokol metninde yok, kabul etmiyor.

Buradan bakınca seçim stratejisini değiştirmemizin bir sebebi var. Kayyum sistemini getiren bu güçtür. Rejimi bir bütün olarak bir kayyum sistemi haline getirdi. Türkiye’de tek adam rejimi dediğimiz şey kayyum rejimidir. Buna da karşıyız. Kayyum sistemi halkın iradesini tanımayan bir sistemdir.

Bu seçim bir referandum gibi. İki seçenek var. İlk defa kaldık ve ikinci tipi yaşadık.

Toplumda güçlü bir değişim isteği vardır. Toplumdaki değişim arzusu, aynı kesimlerin aynı noktada olacağı anlamına gelmez.

‘TOPLUM DEĞİŞİM ARZUSUNU HİLE HURDALARINA RAĞMEN SERBEST BIRAKTI’

Değişim isteğini farklı ifade eden toplumsal kesimler olabilir. İlk tabiplik seçimlerine baktığımızda seçime katılan vatandaşların yarısından fazlası hile ve hurdaya rağmen değişim isteğini ortaya koydu.

Birçok farklı ilişki olabilir. Her gerekçe ideolojik bir kalıba oturtulursa siyaset okumayı zorlaştırır. Mesela kendini milliyetçi görüyor ve milliyetçi bir üslupla itiraz ediyor. Bu benim anlayışıma uymayabilir, ama onu anlamakla yükümlüyüm. Toplumdaki itiraz neden bunu yapmayan kanallara kayabiliyor? Irkçılığa ve nefrete yol açan yapılar var, partilerden bahsetmiyorum toplumdan bahsediyorum. Bize düşen görev, bu değişim arzusunu demokratik bir odağa yöneltmektir. Yani ortak paydanın demokrasi olabileceği bir itirazlar toplamı oluşturuyor.

HDP ve YSP’nin asıl görevi toplumsal itirazlara demokratik çözümler bulmaktır. Toplumda farklı ilişkiler üzerinden ortaya çıkan itirazları demokrasi ve eşitlik ortak paydasında bir araya getirmek istiyoruz.

Önümüzde iki seçeneğimiz var. Türkiye’yi felaketlere sürükleyen birçok alanda çöküş yaratan bir iktidar ve rejimdir. Bu seçimde oylanacak partilerden biri de bu. Bir diğeri, sosyal değişim arzusudur.

‘KILIÇDAROĞLU GENEL DEĞİŞİKLİK OLDUĞUNU SÖYLÜYOR’

Başka bir deyişle, mevcut rejim ve toplumsal değişim arzusu. Seçimimizi mevcut rejimde kullanırsak, kendimizi inkar ederiz. Bu yüzden en başından beri tercihimizi toplumsal değişimden yana kullandık. İki aday var. Erdoğan bu rejimi temsil ediyor. Bu rejimi daha da pekiştirmek için hareket eder. Kılıçdaroğlu, genel olarak bir değişiklik olduğunu söylüyor. Mevcut rejimi bir seçenek olarak görmüyor ve diğer seçeneği tercih ediyoruz.

Bunu çok açık söylüyoruz. İkinci tıbbi referandum, mevcut rejimle toplumda değişiklik istemenin tam ortasında. Böyle bir otoriter yapı kuruldu. Başkan 30 kanalda. Bir başkan çıkıp her türlü kara propagandayı yapıyor. Bunlar aslında gözünüzün önünde. Bunu bir geçiştiricilikle, montajla itiraf etti.

Öte yandan devletin aygıtlarını kullanmakta, medyanın büyük bir bölümü ile kara propaganda yapmakta ve toplumu tek bir kalıba sokamamaktadır. Dolayısıyla toplumda otoriterliğe karşı bir direniş var. İlk cinsiyette toplumun direndiğini görüyoruz. Bu direnişin toplumun daha geniş bir kesimini kapsadığını görüyoruz.

Sandıklara gitmeyen seçmenin çoğu bu rejimden rahatsız. Çaresizlikten ya da umutsuzluktan gitmedi. Sandıkların koruması da var. Seçime gitmeyenleri birçok faktörün etkilediğini düşünüyorum. Daha fazla umut ve güvenle bu dilimi çekmeliyiz

Muhalefet adayı kazanınca bitmiyor. Temelde demokratik ve eşitlikçi bir amaç için böylesine büyük bir itirazda bulunacağız.

Bu seçimin sorunları çözeceğini düşünmüyoruz. Ama yolun açılacağına inanıyoruz.

‘KARARLILIK SADECE BİZİM SEÇİMİMİZDE DEĞİL’

Kafa karışıklığı sadece seçmenlerimizin girdiği bir durum değil. İktidarın pompaladığı bir propaganda var. Trol ordularının zeka seviyesi düşük olsa da harika bir maşallahları var.

Çeşitli adayların açıklamaları on gün içinde Türkiye panoramasını alt üst etmiş görünüyor.

‘SAĞLAM VE İLKELİ KALAN TEK PARTİZİZ’

Kararlı ve ilkeli duran tek parti biziz. Bu kolay bir iş değil. Türkiye’de sandıkları milletin kendisi koruyacaktır. Ancak tarafların ihmali asla kabul edilemez.

Erdoğan kazanırsa bu rantiye ve ucube sistem düzelir. Gençlerin kendi ülkelerinde gelecek aramalarının önüne geçen sistem çözülecek. Bir avuç yandaşının güçlü olduğu sistem yerleşir. Kara propaganda, provokasyonlarla sürekli bir telaşa dönüşüyor.

Tüm güçleriyle üzerimize gelseler de bir umut ortamı yaratıyoruz. Bu şekilde hareket ettiğinizde iktidarın kara propagandasını etkisiz hale getirebilirsiniz. Herkes sandığa gitmeli, oy kullanmak demokratik bir sorumluluktur. Hadi sandığa gidelim ve bu rejimi değiştirmek için irademizi kullanalım. Umutsuzluk ve umutsuzluk insan için en kötü duygulardır. Biz sandığa gidiyoruz, irademize sahip çıkıyoruz.” (HABER MERKEZİ)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu